Urushiol.. İbrahim Atik

 

1. Eser sahibi kimdir? Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Ben İbrahim Atik. Öğretmenlik, tercümanlık ve yazarlık arasında geçen üretken bir hayatın içindeyim. Sözcüklerle dünyalar kurmayı, insan hikayelerini anlatmayı ve geçmişle bugünü duygular aracılığıyla buluşturmayı seviyorum.

 

2. Hayatınızın dönüm noktaları, yazarlığa yönelmenizde etkili olan olaylar nelerdi?

Bir Dil ve Edebiyat mezunu olarak hayatımın neredeyse her safhasında edebiyatla iç içe yaşadım. Sözcüklerin insan ruhuna dokunan yönü, her zaman beni büyüledi. Hayatın sıradan anlarının içindeki derin anlamları fark ettiğim dönem, yazarlığa yönelmemde bir dönüm noktası oldu. Kaybedilen insanlar, gidilen şehirler ve her dönüşte biraz daha değişen ben… Hepsi kaleme sarılmamın en güçlü sebebi hâline geldi.

 

3. Yazarlık serüveninizde kaleme aldığınız ilk eser mi? İlk eseriniz neydi?

Yazarlık serüvenimde kaleme aldığım ilk eserim Urushiol. Polisiye, aşk ve psikoloji unsurlarını iç içe işlediğim bu kitap, insan zihninin karanlık ve kırılgan yönlerini keşfetmemi sağladı. Ardından bir antolojiye dahil olarak farklı kalemlerle aynı sayfalarda buluşma fırsatı elde ettim. Şu anda ise yeni kitabım üzerinde çalışıyorum.

 

4. Bu ilk adım size ne hissettirdi?

Bir kapıyı ilk kez aralamak gibi… Korku, heyecan ve büyük bir huzur aynı zamanda. Yazarken hem kendimi tanıdım hem geçmişle barıştım.

 

5. Eserlerinizde tekrar eden temalar ya da sizi yansıtan karakterler var mı?

Kayıp, aidiyet arayışı, çocukluk anıları ve zamanın sessizliği sık sık geri döner. Ama bir benzetme yapmam gerekirse… Harry Potter serisindeki Voldemort karakteri kendi ruhunu yediye bölmüştü ya, ben de yazarken benzer bir şey yapıyorum aslında. Her oluşturduğum karaktere, farkında olarak ya da olmayarak, kendimden bir parça koyuyorum. Kimi benim korkularımı taşır, kimi umutlarımı, kimi de söyleyemediklerimi. Bu yüzden yazdığım her karakter, benden bir iz taşır.

 

6. Kendinizi yazdığınız karakterlerde bulduğunuz olur mu?

Sıklıkla. Biraz önce de dediğim gibi; her karakterin içinde benden bir parça var. Kimi benim çocukluğum, kimi bir pişmanlığım, kimi de söyleyemediğim bir cümle.

 

7. Bugüne kadar yayımlanmış kitaplarınızdan kısaca bahseder misiniz?

Urushiol isimli kitabımla güzel bir başlangıç yaptım. “Kayıp Oyuncaklar Ülkesi” isimli kitabım ise şu anda yazım aşamasında, ama kalbimde sanki çoktan yayımlanmış gibi yer ediyor. Öncesinde yayımladığım çeviriler, makaleler ve eğitim alanında yazdığım yazılar var.

 

8. Bu kitapların sizin için anlamı nedir?

Hepsi bir dönüm noktası. Her biri, hayatımın farklı dönemlerinde tuttuğum bir aynadır. Biri beni büyütürken diğeri beni hatırlatır.

 

9. Yazarken size ilham veren şey nedir?

İnsan hikayeleri. Bir bakış, bir çocuk gülüşü ya da bir yaşlının sessizliği… Hepsi birer hikayedir benim için. Ayrıca doğa ve seyahat de ilhamımın büyük parçası.

 

10. Bir fikri yazıya dönüştürmeye iten duygu ya da an nedir?

Genellikle içimde bir şey sızlamaya başladığında… O sızı, yazıya dönüşene kadar huzur bulmam.

 

11. Bir yazar olarak üretim rutininiz nasıldır?

Sabahın erken saatleri ve gece yarısı benim en üretken zamanlarım. Sessizlikte yazmayı seviyorum. Dış dünyanın sustuğu o anlarda iç sesim en net haliyle konuşur.

 

12. Belirli bir yazma saatiniz ya da ritüeliniz var mı?

Bir fincan sade kahve, loş ışık ve masamda bilgisayarım. Yazmaya başlamadan önce mutlaka o tarz yazıları gözden geçiririm. Bu durum; zihnimi temizler, duygularımı daha da netleştirir.

 

13. Yazma sürecinde sizi en çok zorlayan şey neydi?

Mükemmeliyetçilik. Her cümlenin duygusunu doğru aktarabilmek için bazen fazlasıyla oyalanırım. Duyguyu yakalamak bazen hiç kolay olmuyor.

 

14. Hiç vazgeçme noktasına geldiğiniz oldu mu?

Evet, birkaç kez. Ama her vazgeçtiğim anda haklı bir neden ararım. Bu kendi içimdeki küçük münazara bana yeniden başlama gücü verir.

 

15. Eserlerinizin ana fikirleri ya da vermek istediğiniz temel mesajlar nelerdir?

Kaybolan şeylerin bile iz bırakabileceğini anlatmak isterim. Sevginin, hatıranın ve insan olmanın kalıcı tarafını…

 

16. Okuyucunun metnin sonunda zihninde neyle kalmasını istersiniz?

Okur kitabı kapattığında, belki bir süre hiçbir şey söyleyemez ama içinden şu cümle geçsin isterim: “Ben de bir yerlerde o hikâyenin içindeydim.”

 

17. Okuyucular neden sizin kitabınızı okumalı?

Çünkü bu kitapta kendilerinden bir iz bulacaklar. Belki bir yerin anısı, belki affedemedikleri bir kişi… Herkesin kendi hikayesine dokunan bir tarafı var.

 

18. Sizi diğer yazarlardan ayıran şey ne olabilir?

Sadelikte derinliği aramam. Gösterişli cümlelerle değil, sessiz duygularla anlatmayı seçmem. Gerçeği süslemem ama ona ışık tutarım.

 

19.Son olarak, edebiyat yolculuğunda olan genç yazarlara veya yazar adaylarına ne söylemek istersiniz?

Yazmak sabır, yalnızlık ve inanç işidir. Her satır sizi biraz daha büyütür. Yeter ki kelimelerden korkmayın ve kendinize güvenin.

 

20.Yazmaya yeni başlayanlara bir tavsiye mektubu yazacak olsanız, ilk cümlesi ne olurdu?
Yazmaya başladığın anda, kimsenin seni anlamasını bekleme; çünkü önce kendini anlayacaksın.

BİYOGRAFİ:

İbrahim Atik

İbrahim Atik, 1990 yılında İzmir’de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Karşıyaka’da tamamladıktan sonra üniversite eğitimlerini sırasıyla International University of Sarajevo, Cumhuriyet Üniversitesi ve Heinrich Heine Üniversite’de tamamladı. Lisans eğitimini bölüm derecesiyle bitiren Atik, üç farklı ülke ve üniversitede edindiği akademik birikim sayesinde dilin kültürle olan bağını yerinde keşfetme fırsatı buldu. Bu deneyimlerini yalnızca öğretmenlik ve tercümanlık kariyerine değil, aynı zamanda yazılarına da taşıdı. 2012 yılından bu yana dil eğitimi alanında uzmanlaşmış bir öğretmen, yeminli tercüman ve aynı zamanda yazdığı hikâyeler ve makaleler aracılığıyla insanlara dokunmayı hedefleyen bir yazardır. Doğup büyüdüğü şehrin kültürel dokusundan beslenerek kelimelere ve edebiyata olan tutkusunu daha da derinleştirmiştir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir